TokatTokat Siyaset Haberleri

AK PARTİDEN ÇOCUK İSTİSMARLARINA YÖNELİK ÖNERGE

AK Parti Çocuk İstismarlarına yönelik olarak TBMM ye Meclis Araştırması için önerge verdi. Önerge üzerine AK Parti Gurubu adına Tokat Milletvekili Av. Mustafa Arslan, TBMM kursusunden değerlendirmelerde bulundu. Arslan açıklamasında şu ifadelere yer verdi;

“Çocukların temel hak ve özgürlüklerden en üst düzeyde yararlanması ve her türlü istismarla etkin bir mücadele için Meclis Araştırması açılmasına dair vermiş olduğumuz önerge üzerine Ak Parti Grubumuz adına söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Yaklaşık 1 ay önce kamuoyunun haberdar olduğu, bir kızımızın küçük yaşta evlendirilmesi ve istismar edilmesine dair haberler toplumun her kesimini derinden yaralamış ve olumsuz etkilemiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız ‘günümüz şartlarında hiçbir çocuğumuzun 13 yaşında nişanlanıp, 14 yaşında evlendirilmesini, hele bu çocuğun daha küçük yaştayken istismar edilmiş olmasını kabul etmemiz mümkün değildir’ şeklinde konuyla ilgili düşüncelerini ifade etmiştir.

İddiaları hiçbir vicdan kabul etmez. Olay yargıya intikal etmiş, atılı eylem tüm boyutlarıyla değerlendirilecek ve yargı kararını verecektir. Konunun meclis gündemine taşınmasıyla birlikte aynı anda grubumuz hadisenin araştırılması için Meclis Araştırması talep edileceğini samimiyetle ifade etmiştir.

Sürecin seyrini kısaca özetlemekte fayda vardır;

Mağdure 30 Kasım 2020 tarihinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak eşinin kendisine küçük yaştan itibaren cinsel istismarda bulunduğuna ilişkin şikayette bulunmuştur. Cumhuriyet Savcılığına müracaatı sonrası konu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımıza intikal etmiştir. Mağdure 4 Aralık 2020 tarihinde 6 yaşındaki çocuğuyla birlikte Aile Bakanlığımıza ait kadın konukevinde kalmaya başlamıştır.

Eşinin kendisi ve çocuğu hakkında kayıp ilanı vermesi ve can güvenliği riski bulunması nedeniyle 8 Aralık 2020 tarihinde başka bir ilde bulunan kuruluşa nakli sağlanmıştır.

Mağdurenin travma riski göz önünde bulundurularak psikolojik halinin güçlendirilmesine yönelik pek çok kez mesleki görüşme gerçekleştirilmiş, psikiyatri servisine yönlendirilerek tedavi programı uygulanmış ve psikolojik olarak sürekli desteklenmiştir. Bu süreçte kişinin sağlık takipleri kaldığı kuruluşça yapılmıştır.

Mağdurenin kendisini ekonomik olarak destekleyecek mekanizmalardan yoksun olması, hiçbir gelirinin bulunmaması dikkate alınarak, Kadın Konukevleri Yönetmeliğinin 23. Maddesi gereğince ekonomik olarak desteklenmiştir.

Kendisi yapılan görüşmelerde kadın konuk evi hizmeti almaya başladıktan sonra psikolojik olarak rahatladığını ve kendisini iyi hissettiğini belirttiği aktarılmış,  kişinin psikiyatri tedavisi devam ettiği, kuruluş hemşiresi tarafından sağlık takiplerinin yapıldığı, söz konusu desteklerle duygu ve davranışlarının süreç içerisinde olumlu yönde geliştiği gözlenmiştir.

Çocuğunun bebeklik aşılarının olmadığı tespit edilerek, tedbir kararlarının çıkarılmasının ardından çocuk için sağlık ocağı ile koordineli olarak aşı takvimi oluşturulmuş, çocuğun bebeklik ve çocukluk dönemine ait aşılarının tamamlanması sağlanmıştır.

Çocuğun özel bir anaokuluna kaydı yapılmış, eğitim süreci desteklenmiştir. Çocuk, kuruluştan hizmet alan diğer akranlarla olumlu iletişim becerileri gösterdiği, kuruluş bünyesinde bulunan kreşten faydalandığı gözlenmiştir.

Mağdureye ebeveynlik tutum ve becerileri konusunda danışmanlık verilmiş, süreci yakından takip edilmiştir.

Kendisinin ve çocuğunun ihtiyaçları göz önünde bulundurularak kuruluştaki grup çalışmalarına da katılımı sağlanmıştır.

Aile Bakanlığımıza ait kuruluşlarımızın bünyesinde hizmet veren atölye çalışmalarına aktif katılan mağdure bu çalışmaların psikolojisi üzerinde olumlu etkiler gösterdiğini ifade etmiştir.

Okuma yazma kursuna yönlendirilmiş, ilkokul diplomasını açıköğretim üzerinden alması sağlanmış, ortaokul eğitimine başlamıştır. Meslek edindirme kursuna yönlendirilmiş, aşçılık sertifikası alarak istihdama katılımı sağlanmıştır.

Kendisi ile yapılan görüşmelerde boşanmak istediğini beyan etmesi nedeniyle Bakanlığımız tarafından avukat ataması yapılmıştır. Müracaatçının avukatı ile telefon aracılığı ile iletişim kurması sağlanmıştır.

Aile Mahkemesi’nde görülen boşanma davasına polis ve personel refakatinde güvenlik tedbirleri alınarak iştirak etmesi sağlanmıştır. Boşanma süreci ile ilgili resmi iş ve işlemler müracaatçının risk durumu ve gizliliği nedeniyle İstanbul Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi üzerinden gerçekleştirilmiştir.

Ayrıca avukatı tarafından yüksek can güvenliği riski nedeniyle kendisi ve çocuk yararına gizlilik kararı çıkarılmış, tedbir kararının takibi gerçekleştirilmiştir.

Mağdur ve eşi boşanma protokolünü imzalamış ve 12.10.2021 tarihinde görülen boşanma davası neticesinde anlaşmalı olarak boşanmıştır.

Eşinden boşanma süreci kesinleştikten sonra soyadı değişikliği işlemleri başlatılmış ve yeni kimliği çıkartılmıştır.

12.10.2021 tarihinde anlaşmalı olarak gerçekleşen boşanma sonrasında hükmedilen kişisel ilişki tesisi sonrasında mağdur avukatı aracılığıyla şahsi ilişkinin kaldırılmasına ilişkin ilgili Aile Mahkemesi’ne müracaat etmiştir.

Kuruluşta kaldığı süre içerisinde kendisine ulaşmaya çalışan kök aile bireyleri hakkında mağdur Savcılık Makamı’na yönlendirilmiş, kök aile bireylerinden şikayetçi olmuş ve kendisi ve çocuğu lehine kök aile bireylerine karşı tedbir kararı talebinde bulunabilmesi için aracılık edilmiştir.

30 Ocak 2023 tarihinde gerçekleşecek duruşmaya, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız avukatları müdahil olarak katılım sağlayacak olup, mağdura psikososyal ve hukuki destekler başta olmak üzere her türlü sosyal hizmet destekleri sunulmaya devam edilecektir.

Aile Bakanlığımız bundan önce olduğu gibi bundan sonra da tüm süreçleri yakından takip etmeye devam edecektir.

Çocuklarımız toplumumuzun temeli ve geleceğimizin teminatıdır.

İnsana büyük değer veren ve insan onurunu her türlü saldırı karşısında masum addeden medeniyetimiz kendilerini kötülüklerden korumaktan mahrum bulunan çocuklarımızın hukukuna hassasiyetle yaklaşmış, onların korunması ve haklarının temini noktasında aileye, topluma ve yöneticilere büyük sorumluluklar yüklemiştir. Çevreden gelebilecek tehlikelere karşı en savunmasız kesimdir. Cinsel istismar dahil her türlü fiziksel ve duygusal şiddete karşı korunmaları devletin Anayasal görevidir. İçinde bulunduğumuz çağda yaşanan olaylar, ailenin ve çocuğun korunmasına yönelik politikalara daha fazla önem verilmesi gereğini ortaya koymaktadır.

Kırsal kesimden kentlere göç, ekonomideki dalgalanmalar, sağlık sorunları gibi olgular çocukların istismara ve ihmale daha açık bir hale gelmesine neden olmaktadır. Çocuklara yönelik cinsel istismar maalesef tüm dünyada yaygın bir sosyal sorundur. Cinsel istismar çocukların çocukluklarını çaldığı gibi, hayatlarının her dönemine yayılan ciddi ve olumsuz etkiler ortaya koymaktadır. Ailelerin parçalanmasına neden olmaktadır. Çocuklara yönelik istismarın hiçbir türü hiçbir şekilde kabul edilemez. İstismarın ortadan kaldırılması için kamu kurumları ile Sivil Toplum Kuruluşlarının birlikte işbirliği içinde çalışmaları gereklidir.

Çocuk istismarını tanımlayacak olursak;

Çocuk istismarı anne, baba yada bakım veren bir erişkin tarafından çocuğa yöneltilen toplumsal kurallar ve profesyonel kişilerce uygunsuz veya hasar verici olarak nitelendirilen, çocuğun gelişimini engelleyen yada kısıtlayan eylem ve eylemsizliklerin tümüdür.

En basit ifadesiyle istismar 0-18 yaşlarındaki çocuğun kendisine bakmakla yükümlü kişi veya kişiler tarafından zarar verici bir duruma maruz kalmasıdır.

Dünya Sağlık Örgütü tanımına göre çocuk istismarı çocukla bir yetişkin, toplum veya devlet tarafından bilinçli veya bilinçsiz olarak bedensel, duygusal, zihinsel veya sosyal gelişimlerini olumsuz etkileyen, çocuğun istismar veya şiddet olarak algılamadığı veya yetişkinlerin istismar olarak kabul etmediği davranışları da içine alan bir durumdur.

Diğer bir tanımda istismar belli bir zaman dilimi içerisinde bir yetişkin tarafından çocuğun o kültürde kabul edilmeyen bir davranışa maruz bırakılması olarak tanımlanmaktadır.

Uzmanlar istismar tiplerini

  1. Fiziksel istismar
  2. Cinsel istismar
  3. Duygusal istismar
  4. Ekonomik istismar
  5. İnternet istismarı olarak sınıflandırmıştır.

Fiziksel İstismar;

Çocuğun dayak, yakma, ısırma, sarsma, haşlana gibi olaylar sonucunda kaza dışı her türlü yaralanmasıdır. Anne, baba, öğretmen ve bakıcı gibi çocuğa bakıp yetiştirmekle yükümlü kişiler yada yabancı kişiler tarafından gerçekleştirilebilir.

Çocuğu terbiye etmek amacıyla yada öfke ile yetişkinin kontrolünü kaybetmesi sonucunda gelişebilir.

Duygusal istismar;

Çocuğun ihtiyaç duyduğu ilgi ve sevgiden mahrum bırakılması yada çocuğun duygu ve düşüncelerine ilişkin uygun olmayan tepkiler vererek çocuğun psikolojik hasara uğratılmasıdır

Cinsel istismar;

Çocuğun kendisinden büyük bir kişi tarafından cinsel haz amacıyla zorla yada ikna edilerek cinsel etkileşime maruz bırakılmasıdır.

İnternette istismar;

Çocukların internette karşılaşabilecekleri riskler bulunmaktadır. Cinsel içerikli sitelere girerek yetişkinlerin cinsel tekliflerine maruz kalmaları ve daha sonra cinsel açıdan istismar edilmeleridir. Günümüzde milyonlarca çocuk bilgisayar, tablet ve telefonlar ile zaman geçirmektedir. İnternet arama motorlarına göre en çok arama yapılan 200 sözcüğün 82’sinin çocuklar için sakıncalı içerikler olduğu tespit edilmiştir. Bu içeriklerle çocukların karşılaşması oldukça kolay ve yüksek ihtimaldir.

Dünya genelinde çocukların istismar ve olası kötülüklerden korunmasına yönelik çalışmalar sonucunda 1989 tarihinde BM Genel Kurulu’nda Çocuk Hakları Sözleşmesi kabul edilmiştir. Türkiye Çocuk Hakları Sözleşmesini 1990 yılında imzalamış ve 1995 yılında 4058 Sayılı Kanunla onaylanmasıyla sözleşmenin tarafı haline gelmiştir.

Takip eden yıllarda da yasal düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. 2002 yılında yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu ile kız çocuklarının evlenme yaşı yeniden düzenlenmiştir.

Kız çocuklarının yasal temsilcisinin izniyle evlenebilme yaşı 15’ten 17’ye yükseltilmiş, mahkeme kararı ile evliliğe izin verilebilen olağanüstü durumlarda evlenme yaşı da 14’ten 16’ya çıkarılmıştır.

Ak Parti iktidarlarımız da çocuk haklarının korunmasına yönelik yasal düzenlemeleri yapmış, çocuğun üstün yararını gözeten yasal ve idari tedbirleri hayata geçirmiştir.

2005 yılında ‘korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunmasına, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usül ve esasları düzenlemek’ amacıyla 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu Meclisimizde kabul edilmiştir.

Çocukların korunmasına dair hükümler yine Ak Parti hükümetlerimiz tarafından Anayasa’ya kazandırılmıştır.

2010 yılında yapılan değişiklikle Anayasa’nın 41. Maddesinin ‘Ailenin Korunması’ şeklindeki başlığı ‘Ailenin korunması ve Çocuk hakları’ şeklinde değiştirilmiş ve maddeye ‘Devlet her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır’ hükmü eklenmiştir.

Bu yasal düzenlemelerin yanında idari düzenlemeler de hayata geçirilmiştir. Cumhuriyet tarihinde ilk defa 2013 yılında Çocuk Hakları Strateji Planı hazırlanmıştır.

Çocuk haklarının korunması, izlenmesi ve geliştirilmesi amacıyla 4 Nisan 2012 tarihli Başbakanlık Genelgesiyle “Çocuk Hakları İzleme ve Değerlendirme Kurulu” kurulmuştur. Çocuk Hakları İzleme ve Değerlendirme Kurulu’nun, 8 Mayıs 2012 tarihinde yapılan ilk toplantısında, Ulusal Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Ulusal Çocuk Hakları Eylem Planı ilk gündem maddesi olarak ele alınmış ve Belgenin revizyon yetkisi Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne verilmiştir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca çocuğa yönelik şiddet ve/veya istismar çağrılarında Alo 183 Hattı aracılığıyla vakıa hakkında detaylı bilgiler alınarak emniyet veya jandarma birimlerine durum gecikmeksizin iletilmektedir.

Ayrıca cinsel istismara uğramış veya uğrama şüphesi altındaki mağdur çocuklarımızın ifade alma, adli muayene ve diğer işlemlerinin tek merkezden yürütülmesi için Sağlık Bakanlığına bağlı hastaneler bünyesinde Çocuk İzlem Merkezleri kurulmuştur. Gizlilik esasına göre faaliyet gösteren bu merkezlerde çocuğun ve ailenin kimlik bilgileri titizlikle korunmakta, çocuğun bedensel ve ruhsal sağlığı açısından ihtiyaç duyabileceği her türlü destek sunulmaktadır.

2022 yılı Nisan ayında başlatılan ve icra yolu ile çocuk teslimine son veren uygulama kapsamında 8 ayda (57 il 263 ilçede toplam) 320 Çocuk Görüşme Merkezi hizmete açılmıştır.

Bu uygulama kapsamında 2022 yılı Nisan ayından bugüne kadar 3 bin 755 dosyada çocuk teslimi ve kişisel ilişkiye ilişkin işlemler gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulması işlemlerinde görev alacak uzmanlara “Çocuk Teslimi ve Çocukla İlişki Kurulması Süreci” ile ilgili online ve yüz yüze eğitimler verilmeye devam edilmektedir. Çocukların üstün yararı gözetilerek hayata geçirilen uygulamayla velayet hakkı kendisine verilmeyen ancak belirlenen takvime göre çocuğunu görme hakkı tanınan ebeveynler artık icra dairelerine başvurmak zorunda değildir.

İcra yolu ile çocuk teslimine son veren uygulamada ebeveynler, adliyelerde kurulan Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüklerine (ADM) ücretsiz olarak başvurarak, belirlenen Çocuk Görüşme Merkezlerinde çocukları ile görüşebilmektedir.

Fail ile yüz yüze gelmesinde sakınca bulunduğu değerlendirilen öncelikli olarak suça sürüklenen çocukların, cinsel suç ve aile içi şiddet suçu mağdurları ile diğer kırılgan gruba mensup mağdurların ifade ve beyanlarının uzman eşliğinde alınmasının sağlandığı Adli Görüşme Odaları (AGO) uygulaması da 2022’de yaygınlaştırılmıştır.

Uygulama sayesinde mağdurların ikincil örselenmesinin önüne geçilmektedir. 2022 yılında açılan 42 Adli Görüşme Odası ile 81 ilde 147 adliyede Adli Görüşme Odası sayısı 152’ye yükseltilmiştir.

2022 yılı boyunca 26 bin 690 kişinin yararlandığı Adli Görüşme Odalarından uygulamanın başladığı 2017 yılından bu yana 68 bin 299 vatandaş hizmet almıştır.

Bu düzenlemelerin yanında Milli Eğitim Bakanlığımız tarafından çocukların okullaşma oranının artırılmasına yönelik düzenlemeler de yapılmıştır. Özellikle kız çocuklarına yönelik yapılan çalışmalar neticesinde 2002 yılında %40 olan kız çocuklarının ilköğretimde okullaşma oranı bugün %95’e yükselmiştir.

Evlenme yaşı yeniden gündeme geldiği için geçmişten bugüne evlilik yaşıyla ilgili düzenlemelere bakarsak 17 Şubat 1926 yılı 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi ve 1 Ocak 2002 tarih 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu olarak iki ayrı kanunun yapıldığını görebiliriz.

Her iki kanunda da 18 yaş üstü erkeklerin kendi rızasıyla evlenebileceği belirtilirken 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisinde yapılan düzenlemeyle 17 yaş üstü kadınlar anne ve babasının rızasıyla, 15 yaş üstü erkek ve kadınlar olağanüstü hallerde hakim izniyle evlenebilmektedirler. 1938 yılında yapılan düzenlemeyle olağanüstü hallerde kadınlar için evlenme yaşı 14’e düşürülmüştür. 4721 Sayılı Medeni Kanunu göre 17 yaş üstü erkekler ve kadınlar anne – baba rızasıyla, 16 yaş üstü erkek ve kadınlar hakim izniyle evlenebilirler şeklinde düzenlenmiştir.

2005 yılında yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunuyla cinsel suçlara verilen cezalar artırılmış, istismar suçunun ceza alt sınırı 5 yıldan 8 yıla çıkarılmıştır. 2014 yılında aynı suçun ceza alt sınırı 16 yıla çıkarılmıştır.

2016 yılında yapılan düzenlemeyle ise bu suçun 12 yaşını doldurmamış çocuğa karşı işlenmesi durumunda ceza alt sınırı 18 yıl olarak belirlenmiştir.

Tekrar özetlemek gerekirse;

Çocuklara karşı işlenen basit cinsel istismar suçunun cezası, eski Ceza Kanunu zamanında 2 ila 4 yıl hapis cezasıyken;

2005 yılında 3 ila 8 yıla,

2014 yılında 8 ila 15 yıla çıkarılmıştır.

2016 yılında ise aynı suçun cezasının alt sınırı, mağdur eğer 12 yaşını doldurmamışsa 8 yıldan 10 yıla çıkarılmıştır.

Çocuklara karşı işlenen nitelikli cinsel istismar suçunun cezası eski Ceza Kanunu zamanında en az 5 yıl hapis cezasıyken;

2005 yılında 8 ila 15 yıla,

2014 yılında en az 16 yıla çıkarılmıştır.

2016 yılında aynı suçun ceza alt sınırı, mağdur eğer 12 yaşını doldurmamışsa 16 yıldan 18 yıla çıkarılmıştır.

Yukarıda arz ettiğimiz gibi çocuk istismarı ve aileye karşı suçların önlenmesi için hükûmetlerimiz döneminde her türlü yasal düzenleme ve idari tedbirler alınmıştır. Bütün bunlara rağmen gündemde olan, kesinlikle tasvip etmediğimiz hadise gibi hadiseler meydana gelmiştir; bunlar çok üzücüdür. İnşallah, kurulacak araştırma komisyonumuz olayları tüm yönleriyle inceler, bundan sonra alınacak tedbirlerle ilgili Genel Kurula ve Gazi Meclisimize ışık tutacak önerilerde bulunur.”

Benzer Haberler

Başa dön tuşu