Balık kavağa çıkar mı?

Bazılarımız yeteneklerini keşfetmeye olanak verilmeden sabahın köründe kalkıp okula gönderildi. Eğitim sistemimiz, çoğu zaman bireylerin doğal yeteneklerini ve ilgilerini göz ardı ederek, herkesi aynı kalıba sokmayı amaçlıyor. Bu sistem, çocukların günün büyük bir kısmını okul sıralarında, hayatlarında belki de hiç kullanmayacakları bilgilerle doldurularak geçirmesine neden oluyor. Peki, bu ne kadar doğru?

Daha okula giderken sanayiye veya başka zanaat işlerine giden arkadaşlar işlerini bulmuşken, yıllarca eğitim alan gençler iş bulmak için yıllarca boş beklemek zorunda kalıyor. Üstelik, çoğu zaman kendi branşlarında iş bulamayıp, bambaşka alanlarda çalışmak zorunda kalıyorlar. Bu durum hem bireysel anlamda bir hayal kırıklığına, hem de toplumsal düzeyde bir verimsizliğe yol açıyor.

Her insanın okuyacak diye bir kuralı yoktur. Bazı insanlar, teorik bilgiye dayalı bir eğitimden ziyade, pratik beceriler geliştirebileceği zanaat işleriyle çok daha başarılı ve mutlu olabilirler. Çocukları, yapabilecekleri zanaat işlerine yönlendirmek, hem onların bireysel mutluluğunu artıracak, hem de toplumun genel refahını yükseltecektir.

Öğrenilen zanaat altın bilezik gibidir; ömrün boyunca sana lazım olur. Bir zanaat sahibi olan insan, her zaman bu yeteneğini kullanarak ekmeğini kazanabilir. Üstelik, bu tür işler genellikle kişinin yaratıcı potansiyelini ve el becerilerini geliştirir, özgüvenini artırır.

Balığı ağaca tırmanmak ile test edersen balık başarısız olur; balığı yüzme ile yarıştırmak gerekir. Eğitim sistemimizde de benzer bir anlayış benimsenmelidir. Her çocuğun yetenekleri ve ilgileri doğrultusunda eğitilmesi, onların en iyi performansı göstermelerini sağlayacaktır. Eğitimde tek tip bir model yerine, bireysel farklılıkları ve yetenekleri göz önünde bulunduran esnek bir yapı oluşturulmalıdır.

Çocuklar, erken yaşta yeteneklerini keşfetme ve geliştirme fırsatı bulmalıdır. Bu, sadece akademik başarıya odaklanan bir eğitim sisteminden ziyade, bireylerin çeşitli alanlarda kendilerini ifade edebilecekleri, yaratıcı ve üretken olabilecekleri bir eğitim sistemi ile mümkündür. Her çocuk, kendine özgü yeteneklerle doğar ve bu yeteneklerin keşfedilmesi ve geliştirilmesi, hem bireysel hem de toplumsal gelişim için büyük önem taşır.

Sonuç olarak, eğitim sistemimizin, bireylerin doğal yeteneklerini ve ilgilerini dikkate alarak yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Her çocuğun potansiyelini en üst düzeyde kullanabileceği bir eğitim modeli benimsenmeli, zanaat ve meslek eğitimine daha fazla önem verilmelidir. Bu sayede, hem bireysel mutluluk artacak, hem de toplumsal verimlilik ve refah seviyeleri yükselecektir. Eğitim, her bireyin kendine özgü yeteneklerini ortaya çıkaran ve geliştiren bir süreç olmalıdır. Bu, hem bireylerin hem de toplumun daha mutlu ve başarılı olmasını sağlayacaktır.

BİRKAN DEMİRCİ

Exit mobile version