Cemal İncesoyluerKöşe YazılarıTokat

Fabrika ayarlarına geri dönmek!…

15 sayfalık manifestonun özeti bu. Eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu’nun seçimden sonra yayınladığı metin, aşağı-yukarı bu manaya geliyor. Davutoğlu, salt AK Parti’nin fabrika ayarlarına dönmesini istemiyor, Türkiye’nin de parlamenter sistemine dönerek, eskiden neler olduysa aynen devam edilmesi nasihatinde bulunuyor.

Dön baba dönelim diyebiliriz.

Lakin, Davutoğlu’nun mahut manifestosu pek karşılık bulmadı, yarenlerini dahi coşturmadı. Oysa, beklentinin bu olmadığı çok belli. Ki, Davutoğlu’nun kısıtlı ekibi bu 15 sayfalık metin üzerine ciddi kafa yorup, “Gerçeklerle yüzleşemiyorlar” gibi bir hüsnü zan içine girdiler. Kim bilir, belki de öyledir.

Yine eski Cumhurbaşkanlarından Abdullah Gül’de benzer zamanlarda benzer açıklamalarda bulunurdu. Yani yüce dağın tepesine pus çöktüğünde ortaya çıkar, kısacak bir açıklamayla yer yerinden oynayacak sanırdı. Ne yer yerinden oynardı, nede Türkiye’de bu açıklamaya atıfta bulunarak ciddi bir tartışmanın kapısı aralanırdı.

Ankara’daki gazeteci –yazar taifesinin kulis bilgileri diye kaleme aldıkları yazılara bakınca, “Cumhur İttifakı” tarafları olan AK Parti ile MHP arasında ciddi sorunların varlığından söz ediliyor. Nitekim, Başkan Erdoğan’ın ortaya attığı “Türkiye İttifakı” cepheyi genişletmekten çok, ülkenin demografik yapısına göndermelerde bulunduğu düşünülüyor.

Bir yıl önce “Başkanlık Sistemi” adıyla maruf bir yönetim biçimi üzerine yola çıkılmıştı. Henüz, kurumlar ve kurumlar arasındaki dengenin sağlandığını, devlet kademelerindeki bu yönetim anlayışında pekte kabul gördüğünü söyleyemeyiz. Hatta, bu sistem halk arasında “Başkan Erdoğan’ın iki dudağı arasında yönetim” şeklinde özetlendiği anlayışı da ortadadır.

Türkiye’de ve dünyadaki ekonomik darboğazı bu sisteme bağlayanlar, gidişata bakıldığında haklı gibi gözüküyor. Oysa, haklı değiller. 2007’de benzer, belki de daha ağır bir ekonomik kriz yaşandı bu ülkede. Dönemin başbakanı Erdoğan, ”Teğet geçecek” sözü meşhurdur. Herkes, durumdan vazife çıkarıp, tam da ülkenin birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğu puslu havalarda manifesto yayınlaması, doğrusu iyi niyetli girişimler olarak tarihe kayıt düşmeyecek.

Eski Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu, söz konusu 15 sayfalık metinde, yarın yapacaklarına isnat arıyor. Yani, uzun süreye yayılmış parti kurma çabalarının hitamında, böyle bir siyasi oluşumun içinde yer alırsa, diyecek ki, “Ne yapalım, parti içinde mücadele etmeye çalıştık. Türkiye’nin ve partinin durumuyla ilgili gerekli önerilerde bulunduk ama, sesimizi duyuramadık.”

O sebeple de, bu partiyi kurmaya mecbur olduk. Ortada ne böyle bir mecburiyet, nede Türkiye’nin birbirinin aynısı partilere ihtiyaç var. Bu fiili gerçek ortadayken, yaslanacakları  bahane, halk tarafından ne kadar kabul görür, bekleyip göreceğiz.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ittifak ortağı MHP’yi rahatsız eden “Türkiye ittifakı” sözü, belki de kimi yerde yaşanan seçim sürecindeki nahoş işlerden dolayı sarf etmiş olabilir. Anadolu’nun bir çok şehrinde ittifakın iki partisi AK Parti ile MHP’nin ciddi olarak karşı karşıya kaldığı, mevzunun belediye kazanmaktan öte anlamlar içerdiği gerçeğini de göz ardı etmemek gerekir.

Davutoğlu, çoktan yola çıkmış, çıkınını hazırlamış, yönünü belirlemiş ve bir karar vermişken, seçimden hemen sonra böyle bir açıklama yapması “kılıf hazırlama” anlamından öteye bir anlam içermiyor.

Benzer Haberler

Başa dön tuşu