Cemal İncesoyluerKöşe YazılarıTokat

FETÖ ve kriptolar üzerine…


Vazgeçemiyorlar, hazmedemiyorlar ve yeni bir çıkış yolu arıyorlar…

Yeni kehanetin sahibi emekli Albay Hasan Atilla Uğur… Daha önceki açıklamalarından biliyoruz Albay Uğur’u. FETÖ’nün kriptosu değil, algı trollerinden birisi değil, FETÖ’cü hiç değil.

Fetullahçı Terör Örgütünün kurduğu iletişim ağına düşme ihtimali nedir? Herkes için mümkün olduğu gibi, emekli albayında bu ağın tuzağına düşme durumu var. Nitekim, yaptığı açıklamalara göz attığımızda, “Eğer biz bu oyunu bozmazsak, ikinci girişim kasım ayını geçmez” diyor, emekli albay. İler-tutar tarafı var mı bunun? Elbette var.

2. Darbe girişimiyle ilgili anlatılanlar; okuyanları endişeye, kuşkuya ve korkuya salıyor. Bunun yanında, FETÖ’nün en güçlü bir pozisyonda denediği 15 Temmuz darbe girişiminde başarılı olmadıktan sonra, kolları kanatları nispeten kırılmış, silahlı kuvvetlerin (asker-polis) içindeki gücü en az yarı yarıya azaltılmışken, yeni darbe denemesinin başarı şansı ne ola ki? Mesela emekli albay, mevzuyu irdelerken, bir de bu açıdan bakmıyor.

Ve diyor ki: “İkinci kalkışmaya hazır olun. Ve çok yakın bir zamanda. Çok net bilgi olarak söylüyorum: İkincisi daha kanlı olacak. Bugün bir zafer sarhoşluğu içindeyiz. Ben sizin aracılığınızla Türkiye’yi uyarıyorum. Kimse ‘Tamam bu iş bitti, Türkiye rayına oturdu, artık Amerika başka bir şey yapamayacak, FETÖ başka bir şey yapmayacak, PKK başka bir şey yapamaz, biz belini kırdık bu örgütlerin’ falan demesin. Bu bizi, hazırlanmakta olan kalkışmada tamamen başarısızlığa götürür. Paramparça oluruz.”

Albayın verileri doğru, konuyla ilgili lego parçalarını bir araya getirmesi, tabloyu ve resmi ortaya çıkarıyor. Bütün bunlara eyvallahta, sorulacak onlarca sorudan tek bir soru yöneltiyorum:
“FETÖ, 15 Temmuz’da gücünün zirvesindeydi ve darbe girişimi akamete uğradı. İddia edildiği gibi Kasım’da yapılacağı sanılan 2. Darbe girişiminin başarı ihtimali var mı?”

Buna doğru cevap, hayır yok demektir. Çünkü, Türkiye’de bir OHAL süreci yaşanıyor. Buna bağlı anayasal kurum olan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) marifetiyle FETÖ’nün bütün kaleleri bir bir düşürüldü. İş dünyasındaki finans kaynakları kesildi. Örgüte sürekli lojistik destek sağlayan askeri ve polis akademilerindeki insan kaynakları faktörü devre dışı bırakıldı. Yargı başta olmak üzere kamu kurumlarındaki bütün FETÖ’cü lejyonerler ya açığa alındı, ya da memuriyetten uzaklaştırıldı.

Bütün bunlar yapılırken de, doğal olarak iyi niyetli kazalar ve yanlışlar da oluyor. Deyim yerindeyse, kurunun yanında yaşta yanıyor. Nitekim, bu durumun farkına varan hükümet, yeni bir genelge ve KHK ile yanlışların düzeltilmesine yönelik gerekli adımları attı. İllerde komisyonlar kurularak, haksızlığa uğrayanların şikayet dilekçeleri titizlikle inceleniyor.

İNGİLİZLER AŞİRETLERLE NE GÖRÜŞÜYOR?
Albay Hasan Atilla Uğur’un açıklamalarında en çarpıcı iddia ise şudur: “Aldığım bilgiye göre, İngilizler Güneydoğu’daki bütün aşiretlerin ayağına gidiyor. Özellikle Hakkari, Van, Çatak, Silopi, Mardin bölgesinde etkin aşiretlere… Bunlarla pazarlıklar yapıyorlar. Toprak ağası olarak varlığını sürdüren bu aşiretlerin bankalara olan birikmiş trilyonlarca liralık borçlarını ödediler. Aşiretlerin bütün kredi borçları ödendi. İngiltere ödedi bunları. Konsolosun aşiretler içinde ne işi var? PKK yol kontrolü yaparken bunların araçlarını ‘buyurun’ diyor bırakıyor, diğer araçlara kimlik kontrolü yapılıyor. Neden? İngiltere’nin yüksek tirajlı gazetelerinden biri olan Daily Express’te bir yazı yayınlandı. Diyor ki, ‘Türkiye’de ikinci kaos ortamı geliyor. Bizim Kıbrıs’ta üssümüzdeki 10 bin deniz piyademiz, Türkiye’de bulunan 50 bin İngiliz’in can güvenliği için Türkiye’ye girecek, Türkiye’de güvenli bölgeler oluşturacağız. Vatandaşlarımızı hava yoluyla tahliye edeceğiz’. Bakın bu bir işgal planıdır. Bu ikinci kalkışmanın esas amacı işgal.”

Tespitte doğru, sorulan soruda yerinde.

Velakin, Türkiye’nin Güneydoğu ve Kürt aşiretleriyle ilgili ilk görüşmeler değil ki. 1930 yılından başlayarak süre gelen, hatta artık rutin olarak değerlendirdiğimiz bu görüşmeler; Şeyh Sait İsyanı ve Dersim Olayı da tezgahlanmıştı. Yıllardan bu yana mücadele ettiğimiz terör örgütü PKK’nın elindeki silahların bir envanterini çıkarın. ABD, İngiltere, Almanya, Belçika ve Rus yapımı olduğunu göreceksiniz. Albay Atilla Uğur, “Bu ikinci kalkışmanın esas amacı işgal” diyor.

Peki 15 Temmuz kalkışması neydi birader? Tam tamına işgal teşebbüsüydü. PKK ve DAİŞ bir aya yakın bir süre Suriye sınır boylarımızda bir umutla beklediler. Albay iyi niyetli bir vatanperver olabilir, lakin yine de FETÖ kriptoları için kendisini kullandıklarını düşünüyorum. Türk Milleti, 15 Temmuz’da bir destan yazdı. Bütün bu ürkütücü ve korkutucu ifadelerde bulunan emekli albay, neden böylesine tarihe kayıt düşmüş kıyamdan tek kelime söz etmiyor?

Belki bilmeden ve farkında olmadan “Andıç” noktasında olabilir. O nedenle, emekli albay üzerinden yeni kehanetle Türkiye’ye bir korku salmayı hedefleyen FETÖ, bir kez daha amaçlarına ulaştılar. Devletin televizyonu dahil, bütün ulusal iletişim merkezleri bu iddialara prim-tıme haber saatlerinde yer verdiler. Ciddi bir algı operasyonu gerçekleştirdiler. Emekli albayı da bir güzel “andıç” olarak kullandılar.

Şeytan-ül Kebir Fetullahın kehanetleri çöktü, bazı vatanseverler üzerinden yeni kehanetler üretiliyor. Böylece toplumda kaos ortamını diri tutmayı hedefliyorlar.

Benzer Haberler

Başa dön tuşu