Cemal İncesoyluerKöşe YazılarıTokat

Keşke bu yazıyı yazmasaydım…

Tamam, yazmak istemesem yazmazdım. Lakin, öyle şeyler yapılıyor ki, bu yazının öznesi şahısta öyle tespit ve analizlerde bulunuyor ki, her defasında hak verir oluyorum.

Evet, egosunun tavan yaptığı doğrudur. Bundan dolayı, çok iyi bir kalem olduğunu, yazılarında bamteli denilebilecek isabetli teşhis ve yorumlarını görmezden gelirsem, fikri namus ve hakkı teslim denilen olguyu ıskalamış oluruz.

Kemal Vanlı’dan bahsediyorum. O beni sevmez, uzun zaman atıştığımız, birbirimize hakarete varan kapıştığımız, bel altı dediğimiz yazılar yazdığımız doğrudur. Hatta mahkemelik olduğumuz da ayrı bir gerçektir. Bu meslekte yanlış olan, birbirimizi sevmek değil, hakkı teslimden fersah fersah sarfı nazar etmemizdir. Adam gibi, yazılar üzerine, makalelerdeki mevzu ve özne üzerine konuşmak yerine, dedikoduya ve yalana yaslanan bir tavır sergilemek gibi anaforun içinde bocalamak, medyanın bir türlü vaz geçemediği bir alışkanlıktır.

Bu arkadaş, 2009 yılından bu yana yazıyor. Kah kurduğu sitede, kah kendi adına oluşturduğu sosyal medya mecrasında. Övünmese iyi ama, gerçekten de okunan bir yazardır Kemal Vanlı. Böyle bir yazı yazdığım için kimilerinin hedef tahtası olacağımı biliyorum ama, dert değil. Kemal Vanlı’nın işaret parmağının gösterdiği yere bakıyorum, kendisine değil.

Yazdıklarından elbette katılmadıklarım var. Katılmadıklarım da dahi, üslup, derinlik, cümle kurgusu bakımından keyifle okuyorum. Hepsi, düşünülerek yazılmış, kelimeler seçilmiş, ironi ve tecahül arif sanatını adeta kanırtmış yazılardır.

Son yazdığı, “Dal ve Kavuktan özür dilerim” başlıklı yazısı, hem cümle kurguları bakımından, hem de içeriği açısından şahane bir yazıdır. Mitoman ve nevrotik bir şahsı deşifre ediyor. Muhatap almadığı şahsı öyle bir tarif etmiş ki, insan ancak bu kadar olur diyor.

İşte Kemal Vanlı’nın o yazısından paragraf…
“Ben oradaki adı gazeteci, aslı dalkavuk biri ile yazılar üzerinden neyi tartışabilirim…?
Oraya buraya, hakkımda aşağılayıcı cümleler kurup, hakaret içeren paylaşımlar yapanları tek bir şekilde gazeteci yerine koyar… Tek bir şekilde muhatap alır… Tek bir şekilde gerektiğinde iki satır ile… Hatta belki saygı ile adlarını da anarım…

O şart da şu..;
Benim adım geçtiğinde sarımsak görmüş vampir gibi gerilenler… yetim hakkı yiyeni gördüklerinde… Seçildiği halde memleketine ihanet edenleri gördüklerinde de gerilirlerse…
En azından bana ettiklerinin onda biri kadar onlara da aşağılayıcı cümleler kurup, hesap sorabilirlerse… işte o gün belki muhatap alırım…

Tokat’ta günlük bastıkları gazete; 300-500..
Onu da alan yok…

300 gazete 600 bin nüfuslu kentte karaborsaya düşmesi… Kapanın elinde kalması…
Hem devletten o kadar para alıp… Hem o kadar kadro ile… Hem de Tokat’ta olmanın avantajı ile bir Kemal Vanlı’nın çeyreği olamayanların yapabilecek tek şeyi kalıyor…; Hakaret ve iftira…
Şunu tereddütsüz söylüyorum..; devletten aldıkları para da, milletten aldıkları para da haram… Çünkü o kadar parayı aldığınız devlete o kadar hizmet etmeniz lazım…
Hani nerede…?
Devlet bunlara sözüm ona ayakta durun diye ilan veriyor…
Bastıkları gazete 300…
O devlet ilanını bunlara vereceğine el ilanı bastırıp dağıttırsa… 10 kat değil, yüz binlerce kat fazla kişiye ulaşır… Artı bunlardan da çok daha ekonomik bir fiyata mal olur..”

ELİ ÖPÜLESİ ÖĞRETMENLER

Ailelerin farklı anlayışları ve düşünceleri altında yetişen evlatlarımızı alır, hiç yüksünmeden ve sabırla bir gergef gibi işlerler. Vatan, millet, devlet, bayrak ve tüm moral değerlerimize dair ne varsa öğretirler.

Ana yarısı, baba yarısı gibidir, öğretmenlerimiz. Hem eğitirler, hem öğretirler. Harflerle, rakamlarla, görgü kurallarıyla ilgili tanıştırırlar bizi. Sabrın doruğundadır, öğretmenlerimiz.

Her günümüz Onlarla olmasına rağmen, 24 Kasım tarihinde bir özel hatırlarız, bir özel sevgi ve saygı duyarız. Büyüdükçe, hayatı anladıkça, hayata tutunmanın her aşamasında, içimize işleyen, dağarcığımıza yerleşen sözleri ve öğretileri bir Süreyya Yıldızı gibi rehberimiz olur.

Öğretmenlerimizin gününü kutluyor, hürmetle ellerinden öpüyoruz. Onlar oldukça, Türkiye var olacaktır.

Benzer Haberler

Başa dön tuşu