
Ticaret bilmiyoruz, fakirliğe “kader” diyoruz. Sağlığımıza dikkat etmiyoruz, hastalığa “kader” diyoruz. Kur’an’ı anlamıyoruz, “Müslümanım” diyoruz.
Oysa en büyük eksiğimiz tam da burada: Kur’an’ı anlamamak.
Kur’an, sadece okumak için değil, anlamak ve yaşamak için indirildi. Ama biz, onu anlamadan tekrarlamayı din zannettik. Hocalar ayeti kırk kez okusa ne olur? Eğer biz o ayeti idrak etmiyorsak, içindeki mesajı hayatımıza katmıyorsak, boş bir tekrar olur.
Bakın, Nahl Suresi 68 ve 69 . ayetler ne diyor:
68.
Ve rabbin bal arısına şöyle ilham etti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine yuvalar edin.
69.
“Sonra her türlü besleyici ürünlerden ye; Rabbinin koyduğu kanunlara boyun eğerek çizdiği yollardan git! Onların karınlarından, farklı renk ve çeşitlerde bir içecek çıkar ki onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz bunda düşünen bir topluluk için açık deliller vardır.”
Kur’an baldan bahsediyor, şifadan bahsediyor. Düşünen, araştıran kavimlere yol gösteriyor. Kısacası ne diyor hocam bal yeyin diyor. Ama biz ne yaptık? Arıya, bala değil; hocanın tekrarladığı kelimelere takılıp kaldık. Oysa ayet apaçık: “Düşünen topluluk için delil vardır.” Düşünen topluluklar için delil vardır. Anlamını bilmeden düşünemezsin.
Bugün hocalar bizi cahil bıraktı, doktorlar bizi ilaçlara mahkûm etti, hâkimler adalet yerine hüküm dağıttı. Asıl sorun bizde: düşünmeyi bıraktık, anlamayı terk ettik.
Kur’an’ı anlamayan bir toplum, hem fani dünyada hem de ebedi âlemde sınıfta kalır. Müslümanlık sadece “okumak” değil, anlamak ve yaşamaktır.
Kısacası; Kur’an “bal yeyin” derken biz hâlâ “hocam okusun, bana yeter” diyoruz. Hayır! Kurtuluş, düşünmekte, anlamakta ve yaşamaktadır.
Kuran’ı güzel okuma yarışması yapmışsın ne fayda, güzel anlama yarışmaları yapılması lazım.
Bütün dünya hafız olsa bir adım atamayız çünkü anlamıyoruz.
Birkan Demirci