Amasya'dan Güncel HaberlerCemal İncesoyluerÇorum'dan Güncel HaberlerKastamonu'dan Güncel HaberlerKöşe YazılarıSamsun'dan Güncel HaberlerTokatTokat'dan Güncel Haberler

Lanzorate ve usta sen ne yaptın?

Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak’a AK Parti Kadın Kolları başkanları tarafından eş zamanlı olarak davalar açıldı. Dilipak ustayla çeyrek asır önce bir medya kuruluşunda çalışmıştım.

Birikimi, ustalığı ve bu mahallede entelektüel adam olarak sayabileceğim bir isimdir, Abdurrahman Dilipak. Ustanın, “AKP’nin papatyaları” başlıklı yazısını okudum. Bunca geniş kelime dağarcığına rağmen, neden sokak ağzı kullandı, bilmiyorum. Neden mahut, “İstanbul Sözleşmesi”ne ilişkin, kabul edilir ve ikna edici tezleri ifade etmedi de, o yazısında daha sıradan kelimeler kullanmayı yeğledi?

Olmadı usta. 2007 yılında İspanya’nın Lanzorate adasında kaleme alıp kabul ettiği o sözleşmeye atıfta bulunuyor ama, oradaki tespitlerin yaşadığımız bu dünyanın kirli işlerini önleyici yasal tedbirlerden hiç söz etmiyor. Çocuk istismarına yönelik caydırıcı yasal düzenlemenin neyine karşı, söylemiyor?

Ne yazık ki, bugüne kadar kadınlar hakkında kendimizi karar mercii saydık. İşte bu mahallede, başörtüsü yürüyüşlerinin en ateşli destekçisi bizdik, yani muhafazakar erkekler. Abdurrahman Dilipak’ın söz konusu yazısındaki bir takım tespitler doğru ama, bu doğruları kullandığı üslupla bitirmiş. Gerçekten inanç merkezli ve İslami hassasiyet içerisinde olacaksak, artık başı açıkların mağduriyetine ve toplumda yanlış bakışlara karşı durmalıyız. Dün, başörtülüler zulmün odağındaydı. Bugün ise, başı açıklara reva görülen o küçümseyici bakışlarına karşı çıkmalıyız. İstanbul Sözleşmesinin ne tamamı iyi, nede tamamı kötüdür.

Bu konuda bir orta yol bulunmalıdır. Mesela, feminizm kokan ifadelerden arındırılmalıdır. Bir taraftan, asırlardır ikinci sınıf görülen kadının hesaplaşmaya yönlendirerek, bu kez de aynı ton ve oranda erkeği ötekeleştirerek başka bir yanlışın yolu açılmaktadır.

Düzeltelim, tashih edelim, normal bir orta yol bulalım. Bunu yaparken de, ortaya bir kadın- erkek hasımlığı inşa etmeyelim.

İstanbul Sözleşmesindeki şiddet/darp, cinsel şiddet, psikolojik şiddet/mobbing, ekonomik şiddetten oluşan başlıklar da, devlet toplumsal tecrübesiyle mevzuya bakmalıdır. Mesela, mobbing ve ekonomik şiddet, bizim aile anlayışımıza uymaz. Bu tür maddelerin tashihinin yapılması gerekiyor. Çünkü bunlar, soyut kavramlardır. Aynı şekilde, LBGT konusu da toplumsal dokumuzla uyuşmaz.

Usta, lütfen… Bu insanlara 50 yıldır yazılarınla yol gösteriyorsun. Abdurahman Dilipak, senin gibi nahif bir insana hiç yakışmadı…

 

Benzer Haberler

Başa dön tuşu