Modern Çağın Gölgesinde
**Modern Çağın Gölgesinde**
Ve sonra bir çağ geldi, adına modern çağ dediler. Sanayi devriminden sonra insanlık, hızla ilerlediğini sandı. Ne bağ bıraktılar ne bahçe. O geniş araziler, cıvıl cıvıl kuş sesleriyle yankılanan köyler, bir bir kayboldu. Doğanın kucağında büyüyen insanlar, yerini beton duvarlarla çevrili bir hayatın içine sıkıştı.
Koca koca evler yaptılar, dev binalar diktiler. Adına apartman dediler. Daireler yükseldi ama insanlığın nefesi daraldı. Evler büyüdü, yollar genişledi, şehirler gelişti. Ama modernliğin pırıltısı altında bir şeyler eksikti. Bir zamanlar kapı önünde oynayan çocukların kahkahaları, komşu sohbetleri, bahçede yetişen taze sebzeler… Hepsi birer nostalji oldu.
Modern çağ, büyüleyici bir hızla ilerlerken insanı geride bıraktı. Yaşam kolaylaştı belki; ama bir yandan da zalimleşti. Çünkü çiçeksiz, ağaçsız, yeşilsiz büyüttüler çocukları. Betonun griliği, insanın ruhunu kapladı. Doğadan uzak, ekranlara yakın bir nesil yetişti. Çocuklar, toprakla oynamadan büyüdü, dijital oyunlarla avundu. Aslı olmayan masallar anlatıldı hep. Hayal dünyasını besleyecek, insanı insan yapan değerlerden uzaklaştıran sahte kahramanlar doldurdu ekranları.
Birkan Demirci
Ve teknoloji… Evet, teknoloji hayatı kolaylaştırdı, ancak bir o kadar da karmaşık hale getirdi. İnsanlığı teknoloji mezarına diri diri gömdüler. İlişkiler, dostluklar, sohbetler bile dijitalleşti. Yürekler soğudu, ekranlar ısındı. Bir mesajla başlayan dostluklar, bir “çevrimdışı” uyarısıyla son buldu. Her şey hızlandı, derinlik kayboldu. İnsan, kendi yarattığı bu dijital dünyanın içinde kaybolurken, gerçek yaşamın anlamını yitirdi.
Modern çağ dediğimiz şey, her ne kadar ileriye gitmek olarak tanımlansa da, insanı doğasından ve gerçekliğinden uzaklaştırdı. Gelişim denilen şey, aslında insan ruhunun küçülmesine neden oldu. Teknolojinin ardına saklanırken, en değerli varlıklarımızı, doğayı ve insanlığı kaybettik.
Belki de şimdi, biraz durup geriye bakma zamanıdır. Kaybettiklerimizi hatırlama, yeniden doğaya dönme ve insan olmanın özüne sarılma vakti. Çünkü ilerlemek, bazen geri adım atmayı da gerektirir.