Cemal İncesoyluerKöşe YazılarıTokat

Sosyal medya üzerinden gazetecilik…

Böyle bir kategoride çıktı. Gazetesi ve haber portalı olmayanları anlıyorum da, bunlar olupta sosyal mecrada aklına eseni yazıp, sonra da gazeteciyim diyenleri anlamakta güçlük çekiyorum.

Defaatlarca yazdım, dünya dijital medya noktasına doğru hızla ilerliyor. Yerel gazetelerin Türkiye’deki durumunu anlatan 15’e yakın yazı kaleme aldım. Yerel gazetelerin sıkıntılarını dile getirirken, onlarında yeni şeyler söylemelerini bekledim. Mesela, ciddi anlamda abone çalışması yapıp, bayi satışlarını rasyonel hale getirmelerinin elzem olduğunu ifade ettim.

Devletin, yeni tarife belirlemesine göre sütun/cm beher değerini 17 liraya çıkarması bir şeydir ama, esas olan yerel gazetelerin kendi iç dünyasında farklı bir yöntem belirlemeleri gerekiyor. Tamam, Tokat gibi Anadolu şehirlerinde süper neticeler almaları beklenemez. Çünkü, yatırım belli, reklam verecek firma sayısı kısıtlı, Dimes dışında markalaşmış ürün üretimi yok gibi. Malum, Dimes’te Tokat’ın tek markası ama, O’da ulusal medyaya reklam veriyor. Pazarının büyük kısmı ihracat ve Türkiye’nin tamamı. Bu pazarda Tokat’ın payı nüfus itibarıyla elbette düşük.

Yerel medya, bu reklam portföyünün kısıtlı olduğu bir şehirde, elbette reklam seçiciliğini de yapamıyor. Sulusaray Termal Kaplıcaları bunlardan birisidir. Konuşulanlar, iddialar öyle bir noktaya geldi ki, bu konuda ilgili firmanın kamuoyuna doyurucu açıklamalar yapması zorunlu hale geldi.

Bir kısım yerel medya, bu firmadan gelen reklamları derhal yayınladı. Bunu abes görmüyorum. Çünkü, yukarda ifade ettiğim gibi, yerel gazetelerin “özel reklam” pastası yok denilecek kadar azdır. Yine de, yerel gazetelerin ilgili firmaya dönüp, bu iddiaları mutlaka cevaplayın demesi gerekiyordu. Milli İrade Gazetesinin “dosya haberciliği” formatını eleştirenlerin sosyal medyada ortaya çıkan alengirli işleri, aslında “iftira ve yalanın” karşısında gerçeğin bir gün acımasız olarak intikam almasıdır.

Gerçek gazetecilik lafzı üzerine döktürenler, bu kavramın başat gereğinin bu şehirde iz bırakan haber ve yazılara imza atmasından geçer. Böyle bir izi olmayanların “gerçek gazetecilik” üzerine kalem üşürmesi ve dem vurması, en hafif tabirle yüzsüzlük, utanmazlık, pişkinliktir…

Genelde, sosyal mecra üzerinden sataşan, laf üretenlere yazıyla cevap vermek adetim değildir. Hatta, son bir yıldır, sosyal medya üzerinden cevap dahi vermem. Bir yazılana bakarım, birde yazana, sonra ko rahvan gitsin der, çalıyı dolaşırım. Hayatı boyunca iz bırakamamış, mesleki bir başarıya imza atamamış hatta hiçbir şey olamamışlarla vakit öldürmenin bir manası yok. İşimize bakıyoruz, önümüze koyduğumuz hedefe doğru usulet ve suhuletle yürüyoruz.

Tedarikçi ve temsilcilerle de bir işim olmaz. Güdümlü bir bağın ve kağnı gölgesini kendi gölgesi sananların sanrıları da, sancıları da beni ilgilendirmiyor. Sosyal medyada bazı arkadaşlar, Tokat Gazeteciler Cemiyetini göreve çağırmış. Cemiyetimize üye olmayan, ünsiyet ve bağı bulunmayanlara yönelik ne bir lafımız olur, nede yanlışlarını düzeltme adına bir uyarıda bulunmayız. Eğer, Tokat Gazeteciler Cemiyetinin üyesi bir gazeteci arkadaşımızın bir yanlışı olur ise, adabı usulünce uyarıda bulunuruz. Bunu da, asla sosyal mecra üzerinden yapmayız. Cemiyetin ilkesel duruşu gereği, bu tür müzakerelerimizi yüz yüze yaparız.

Meslek örgütlerinin yasal yargı görevi yoktur. Elbette, kendi içinde oluşturduğu bir disiplin ve tüzüklerinin verdiği yetki ölçüsünde bir takım yaptırımları bulunmaktadır. Bu da, ancak kendi üyelerine yönelik olabilir. Hariçten gazel okuyanlara diyecek bir lafımız olmaz.

Özetle, sosyal medya gazeteciliğin yeniden tanımlanmasını sağlayacak bir kategori oldu. Bunu da yeni yasal düzenlemelerle yöntemler belirlenebilir.

Benzer Haberler

Başa dön tuşu