Samsun

İç Sularda İsti̇lacı ‘İsrai̇l Sazanı Ve ‘Si̇vri̇si̇nek Balığı Kabusu

Samsun’un iç sularında üremeye devam eden “İsrail sazanı” ve son aylarda ortaya çıkan ve her geçen gün dağılımı artan “sivrisinek balığı” diğer balık türlerinin üremesi engel oluyor. Doç. Dr. Melek Özpıçak, “Ne yazık ki son gözlemlerimize dayanarak ilimizin iç sularında ciddi bir istilacı türlerin görüldüğünü söyleyebiliriz” dedi.

Balık türlerinin soyunu tehlikeye sokan aynı zamanda da biyolojik çeşitliliğin sağlanmasına da engel olan İsrail sazanı ve sivrisinek balığı, Samsun’un iç sularındaki diğer balık türlerini tehdit ediyor. Uzmanlar bu türlerin hemen hemen birçok su kaynağında dağılımının arttığını belirtirken, istilacı türlerde mücadele için balıkçıların ve bilim insanlarının ciddi bir çalışma yapması gerektiğini söylüyor.

“Ne yazık ki iç sularımızdaki İsrail sazanının çok ciddi bir dağılım potansiyeli sahip”

İstilacı balık türleri hakkında önemli açıklamalarda bulunan Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Melek Özpıçak, “Samsun, iç su potansiyeli açısından oldukça zengin bir konumdadır. Dolayısıyla OMÜ Hidrobiyoloji Ana Bilim Dalı’nda görevli öğretim üyesi arkadaşlarımızla birlikte gerçekleştirdiğimiz çalışmalar artış gösterdi. Ne yazık ki son gözlemlerimize dayanarak ilimizin iç sularında ciddi bir istilacı türlerin görüldüğünü söyleyebiliriz. Bu anlamda da bizim yaptığımız çalışmalar söz konusudur. Yaptığımız çalışmalarla ne yazık ki iç sularımızdaki İsrail sazanının çok ciddi bir dağılım potansiyeline sahip olduğunu ve her ne kadar bu durum ülkemizde de söz konusu olsa da Samsun’un genelinde hemen hemen bulaşmamış olduğu su kaynaklarımızın bir elin parmağını geçmeyeceğini ifade edebiliriz. Bir alanda istilacı türün gözlemlenmeye başlaması ve o alanda üredikten sonra istilacı olarak nitelendirdiğimiz balık türlerini o alandan uzaklaştırmak oldukça zordur. Bu sebeple balıkçılarımızla ve bilim insanlarıyla ciddi bir ortaklaşa çalışmaların yapılması gerekir. İstilacı bir balık türünü bir tatlı su kaynağında ilk görenler genel anlamda tabii ki balıkçılarımız oluyorlar. Balıkçılarımızın bilim insanlarına bir nevi haber vermesiyle veya bizlerin gerçekleştirdiği biyoçeşitlilik çalışmalarıyla o alanda istilacı türleri gözlemleyerek tespit ettikten sonra bu türlerle mücadele yoluna giriyoruz. Ne yazık ki istilacı konumundaki bir balık türü hem denizlerimizde hem de tatlı su kaynaklarımızda üremeye başladıktan sonra o türü o alandan çekmek neredeyse imkânsızdır. Dolayısıyla bizlerin bilim insanlarının türün henüz çevreyi tanıdığı ve üreme potansiyelini gerçekleştirmediği safhada ortamdan tespit edilerek uzaklaştırılması gerekmektedir” diye konuştu.

“Sivrisinek balıklarının da dağılım alanlarının arttı”

Diğer balık türlerinin geleceği için bu istilacı türlerle mücadele edilmesi gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Melek Özpıçak, “Samsun’un iç sularında ciddi bir İsrail sazanı potansiyeli söz konusudur. Son çalışmalarımızda tespit ettiğimiz sivrisinek balıklarının da dağılım alanlarının arttığını söyleyebiliriz. Samsun’da bulunan Simenit Akgöl’e de sıçradığını tespit ettik. Bu şu bakımında önemlidir: Simenit Gölü’nde ülkemiz için endemik bir balık türü var. Sivrisinek balığının tabii bu alanda gözlemlenmiş olması bu türün geleceği hakkında da ciddi sorunların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır” şeklinde konuştu.

İstilacı türlerle mücadelede olta balıkçılığı önerisi

İsrail sazanı bir alana bulaştıktan sonra o alandaki diğer balık türleri ile ciddi anlamda mücadele ettiğini söyleyen Özpıçak, “Onların hem besinine ortak olur hem yumurtalarını tüketiyor. Dolayısıyla alanda tek galip olmaya çalışan tür kendisi olmaya çalışır. Dolayısıyla bir alanda İsrail sazanı gözlemlemeye başladıktan sonra bizlerin beklediği sonuç bu tür bu alanda baskın konuma gelecektir ve ne yazık ki diğer türler bir süre sonra ortamdan elemine olacaklardır. Bu türler mücadelede tek yol avlanmaktır diyemeyiz. Bu türle ciddi şekilde mücadele etmeliyiz. En önemli basamak türü o alan bulaştırmamaktır. Bunun önüne geçmemiz lazımdır. Bu da bilimsel aktivitelerle, çalıştay ile ve insanlarımızın bilinçlendirmesiyle olacak bir durumdur. İstilacı türü o alanda gördükten sonra o alanı olta balıkçılığına açabiliriz. Türü o alandan çekmeye çalışmalıyız. Bununla ilgili de insanları teşvik ederek türün bir nevi popülasyonunu azaltmaya yönelik çalışmalar gerçekleştirmeliyiz” ifadelerini kullandı.

Benzer Haberler

Başa dön tuşu