TokatTokat Siyaset HaberleriTokat'dan Güncel Haberler

YÜCEL BULUT TBMM’DE KONUŞTU: YARGI MENSUPLARI HEDEF OLARAK GÖSTERİLİYOR BİZE TEMİZ SİYASET DERSİ VERMEYE KİMSENİN HADDİ YOK

Konuşmasına hayatını kaybeden Tokat Çat beldesinin Belediye Başkanı Mustafa Coşar’a rahmet dileyerek başlayan MHP Tokat Milletvekili Yücel Bulut, “Gerçekten çok samimi bir memleket evladıydı ve uzun yıllar borçsuz, örnek belediyecilik anlayışını sergilemiş değerli bir yerel siyasetçiydi. Bu vesileyle, mekânı bir kez daha cennet olsun diliyorum” dedi.

MHP Tokat Milletvekili Yücel Bulut, “Yine, konuşmama başlarken, dün 8 Aralık Yargı Çalışanları Günü’ydü. Tüm yargı emekçilerimizin ve uzun yıllar yargıya hizmet ettikten sonra emekli olmuş tüm yargı mensuplarının ve çalışanlarımızın Yargı Çalışanları Günü’nü de bu vesileyle, bir kere daha kutluyorum. Değerli milletvekilleri, tabii, bir süredir, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Adalet Bakanımızın çağrısı üzerine, yargı reformu ve “adalet” kavramı bir kez daha, içten bir şekilde tartışılıyor. Sayın Adalet Bakanımız, oldukça samimi bulduğumuz bir çağrı gerçekleştirdi. Adaletin tartışılması bugünün kavramı değil, yüzyıllardır, insan aklı en ideali aradığı için ve en ideali aramaya da devam edeceği için adalet kavramı tartışılageliyor ve bundan sonra da tartışılacak. Şimdi, hepimize düşen görev, elbette ki bu samimi çağrıya samimi ve içten bir karşılık vermek ve gerçekten, yargının içinde bulunduğu sorunları ortak akılla, masaya yatırarak, ortak akılla üreteceğimiz çözümler çerçevesinde en ideale yaklaştırmak. Niyet ve temennimiz bu olmakla beraber, bir süredir 2 husus var. Bunlardan bir tanesi, kanaatimce, ne yargı teşkilatına ne bizlere hiçbir fayda sağlamayacak bir nokta. Nedir bu? Yargıyla ilgili tartışmaların bizzat bu Parlamento çatısı altında, bizzat hedef gözetmek suretiyle, yargı mensuplarının isimlerini vermek suretiyle ele alınması ve yargı mensuplarımızın, büyük bir fedakârlıkla görevlerini yerine getiren yargı mensuplarımızın Parlamento çatısı altında hedef gösterilmesi” diye konuştu.

YARGI REFORMUNU UZUN UZUN TARTIŞACAĞIZ

Yargıya güvenli ilgili konuya değinen Yücel Bulut, “Şimdi, sürekli yargıya güvenin günden güne azaldığına ilişkin tespitler yapılıyor. Şimdi, bu milletten yetki almış milletvekilleri olarak yargının problemlerini tartışma kültürünü, doğrudan yargıçları hedef gösterme seviyesinde her gün bu kürsüye taşıdığımız vakit, elbette ki bizleri ekran başında izleyecek olanların yargıya olan güveni de düşecektir. Dolayısıyla tüm bu tartışmaların, hepimizin bu yargıya ihtiyacı olduğu gerçeğiyle, devletin temelinin yargı teşkilatı olduğu gerçeğiyle ve sorumluluk duygusuyla yapılması gerekiyor. Umut ediyorum ki, bundan sonrasında da yargı reformunu uzun uzun tartışacağız; tartışmalarımız yapıcı ve katkı sağlayıcı bir zeminde olur” ifadelerini kullandı. Bulut konuşmasını şöyle sürdürdü:

SAMİMİYETSİZ RİYAKAR VE POPÜLİST SÖYLEM

“İkinci rahatsız edici husus, bir süredir gündemi meşgul eden, bugün de Allah var, bazı tespitlerinden faydalandığımız ama bu yönüyle de rahatsız olduğumuz bir konunun bu kürsüde bir kez daha ısrarla dile getirilmesinden kaynaklanıyor. Nedir bu? Samimiyetsiz, riyakâr ve popülist bir söylem; Cumhur İttifakı ile mafya organizasyonlarını yan yana getirebileceğini düşünen samimiyetsiz, riyakâr bir söylemle gerçekleştirilen algı yönetimi. Israrla ve inatla Cumhur İttifakı’nı, İnfaz Yasası’ndan yararlanarak çıkan ve uzun yıllar, ömrünün neredeyse yarısını cezaevinde geçiren bir şahıs üzerinden Milliyetçi Hareket Partisini ve Cumhur İttifakı’nı yaralama gayretine giren samimi olmayan bir gayreti görüyoruz. Öncelikle şunu ifade etmek isterim: Adı geçen şahsı tanımıyorum, kendisiyle bir hukukum yok, birçok milletvekili arkadaşımızın da olduğunu zannetmiyorum. Ancak kendisine isnat edilen eylemlerden dolayı uzun yıllar bedel ödemiş, sağlık sorunları yaşamış ve bugün kişiye özel olmayan bir yasal düzenlemeyle İnfaz Yasası’ndan yararlanmak suretiyle, belki de Allah uzun ömürler versin, hayatının son çeyreğini geçiren bir kişiyi sürekli siyaset malzemesi hâline getirmek oldukça çirkin bir durum.

MAHİR ÇAYAN’IN GERÇEK YÜZÜ

Zamanında Ahmet Necdet Sezer bizzat şahsi yetkisini kullanmak suretiyle DHKP-C militanlarını serbest bırakırken suskun kalanlar, sesleri çıkmayanlar bugün bir İnfaz Yasası’ndan yararlanan binlerce insanın içinden bir örnek seçmek suretiyle Cumhur İttifakı’nı sabah akşam itham etme gayretleri nafile gayrettir. Şimdi, neden nafiledir ve neden samimiyetsizdir, size bunu izah edeceğim: Samimiyetsiz ve riyakâr bir söylemdir çünkü elimde bir kanun teklifi var. Bu kanun teklifini inşallah sizler de Meclisin internet sitesinden bulabilirsiniz. Nedir bu kanun teklifi? Bu söylemi sabah akşam ısıtıp soğutup bu Parlamentoya taşıyan ve bizleri mafya organizasyonlarıyla yan yana göstermeye çalışanların gerçek yüzünü ortaya koyan bir kanun teklifi. Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilmiş bu kanun teklifi, 2/4/2012 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan geçmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçişleri Komisyonuna havale edilmiş. Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin metninde ne diyor, biliyor musunuz? Şunu söylüyor, diyor ki: Mahir Çayan isminin bazı örgüt yöneticileri de dâhil olmak üzere kamusal hizmette kullanılan binalara, köprülere, aklınıza nere gelirse verilmesi teklif ediliyor. Peki, kim Mahir Çayan? Yeni nesle allanıp pullanıp sunulan Mahir Çayan’ın gerçek yüzünü buradan ifade etmek gerekiyor ki maskeleri düşürelim hep birlikte. Mahir Çayan DHKP-C örgütünün kurucusudur, ideoloğudur, aynı zamanda eylemcisidir. Mahir Çayan politikleşmiş askerî savaş stratejisinin ideoloğudur. Nedir politikleşmiş askerî savaş stratejisi? Silahlı propaganda demektir. Silahlı propaganda nedir? Halkı silahlandırmak, gerilla savaşıyla birbirine kırdırmak, öldürerek otorite olmak demektir.

1974 AFFIYLA YARARLANANLAR SOKAĞA DÖKÜLDÜ

Mahir Çayan, 1971 yılında, üniformasına ihanet etmiş olan Yüzbaşı İlyas Aydın adına İstanbul Şişli’de kiraladığı evlere İstanbul Başkonsolosu Efraim Elrom’u kaçırıp günler süren sorgudan sonra kafasına sıkarak infaz eden adamdır Mahir Çayan. Mahir Çayan, daha bir avuç çocuk olan Sibel Erkan’ı evini basmak suretiyle rehin alan o küçük kız çocuğunu günlerce esir tutan terör örgütünün lideri ve failidir. Kimdir Mahir Çayan? Yargıya hesap vermemek adına tünel kazıp cezaevinden kaçan isimdir. Kimdir Mahir Çayan değerli milletvekilleri? Ünye Radar Üssü’nde çalışan 3 İngiliz teknisyeni kaçıran, Tokat Niksar Kızıldere’ye götüren ve orada askerle çatışırken infaz eden isimdir Mahir Çayan değerli arkadaşlar. Ve orada askerle çatışırken de ölmüş, kurduğu örgüt THKP-C yıllarca devam etmiştir. İşte bu Mahir Çayan’ın adının yaşatılması ve kamu binalarına bu isimlerin verilmesi için bu Parlamentoya bu kanun teklifi sunuldu. Peki ne oldu biliyor musunuz? Kendisi üniformasına ihanet etmiş Teğmen Saffet Alp’le birlikte Kızıldere’de öldürüldükten sonra örgütün geriye kalan kısımları -hani şimdi diyorlar ya sizin İnfaz Yasasından mafyalar yararlandı diye- 1974 Affıyla, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından özel komisyonda hazırlanan 1974 Affıyla THKP-C’nin geriye kalan cezaevindeki bütün unsurları bu aftan yararlandı ve sokağa döndüler.”

BİZE TEMİZ SİYASET DERSİ VERMEYE HADLERİ YOK

Sokak olayları üzerinde duran MHP Tokat Milletvekili Yücel Bulut, “Sokağa döndükten sonra ne oldu biliyor musunuz? Altı yıl boyunca kan akıttılar. O kanın içerisinde Milliyetçi Hareket Partisinin görevi başında 12 il başkanı vardı, o kanın içerisinde Milliyetçi Hareket Partisinin görevi başında 44 ilçe başkanı vardı, o kanın içerisinde 3.600 ülküdaşımız vardı. Bunlar yetmedi mi? Mahir Çayan’ı tanımanız için başka bir şey daha söyleyeyim size. 30 Haziran 1979 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi genel merkezi basıldı, bombalandı ve dakikalarca tarandı. Hedef Milliyetçi Hareket Partisinin Muhterem Genel Başkanı Alparslan Türkeş’ti. Bir suikast ve sabotaj niyetiyle THKP-C’ye bağlı Acilciler Grubu Milliyetçi Hareket Partisinin Bahçelievler’deki genel merkezini bastılar. Nevşehir’deki mitinginden geç dönen rahmetli Başbuğ’umuz kıl payı bu suikastten kurtuldu ama 2 ülküdaşımız hemen orada şehit oldular. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Sabah akşam ısıtıp soğutup algı yönetimi yaparak bizlere gladyo artığı yakıştırmasını yapan arsızlara cevap olsun diye söylüyorum, 1981 yılında Milliyetçi Hareket Partisi genel merkezini basan THKP-C Acilciler Grubunun bütün mensupları gizli bir el tarafından tahliye edildi ve bir daha izleri bulunamadı. Şimdi, tüm bu anlattıklarımı şunun için anlattım: Bu kanun teklifini verenlerin Türkiye’de bizlere temiz siyaset dersi vermeye hadleri ve hukukları yoktur” şeklinde konuştu.

TÜRK MİLLİYETÇİLERİ ÜLKESİ İÇİN ÇALIŞIR

“Benim anlattıklarım bazılarını tatmin etmemiş olabilir” diyerek sözlerine sürdüren Yücel Bulut, “Dolayısıyla, müsaade ederseniz, ben susayım, sözü Abdullah Öcalan’a bırakalım, tamam mı? Yani belki bizi dinlemeyenler Abdullah Öcalan’ı dinleyebilirler. Ne diyor Abdullah Öcalan Mahir Çayan’la ilgili? Halkların Demokratik Partisi kurulurken İdris Bayülken’e vermiş olduğu mülakat aynen şöyle söylüyor: “Ben Mahir Çayan’ın çizgisiyle, onun sempatizanlığıyla başladım bu mücadeleye. Kırk yıldır Mahir’in çizgisinin kavgasını yürütüyorum. Mahir’in bana verdiği bir emanettir ve ben kırk yıllık süre içerisinde bu emaneti kavga boyutuyla en iyi şekilde yerine getirmek için uğraştım. Şu anda da bu emaneti teslim ediyorum.” Kime teslim ediyor Abdullah Öcalan Mahir Çayan’dan aldığı emaneti? Kendi beyanına göre Halkların Demokratik Partisine teslim ediyor. İşte terör örgütü liderinin “Kırk yıl emanetini taşıdım.” dediği kişinin isimlerinin sokaklara, caddelere verilmesi için bu Parlamentoya kanun teklifi verenler, bugün, Türk milliyetçilerini mafya organizasyonuyla yan yana gelmekle itham ediyorlar” diyerek sözlerini sürdürdü. Bulut konuşmasına şöyle devam etti:

VATANDAŞLARIN GERÇEK SORUNLARINA DÖNELİM

“Bizim rahmetli Başbuğ’umuzdan bize kalan ve lekesiz liderimiz Sayın Devlet Bahçeli tarafından on sekiz yıldır özenle temsil edilen mirası şunu gerektiriyor: Çizgimiz net, duruşumuz net; ülkücüden mafya, mafyadan ülkücü olmaz. Ama Mahir Çayan’dan terörist olur, “Mahir Çayan’ın mirasını kırk yıl taşıdım.” diyen Abdullah Öcalan’dan terörist olur, Abdullah Öcalan’ı kastederek “Başkan Apo’nun heykelini her yere dikeceğiz.” diyen Selahattin Demirtaş’tan teröristin ağababası olur. Şimdi, dolayısıyla, bu yargı reformuna ilişkin tüm tartışmaların vicdan süzgecinden geçirilmek suretiyle dile getirilmesi gerekiyor, yapıcı olması gerekiyor, kalıcı olması gerekiyor, samimi olması gerekiyor. İdeolojik bir pencereden, sadece Türkiye’de yargının tek sorunu Selahattin Demirtaş ya da Osman Kavala’nın tutukluluğuymuş gibi, tüm tartışmaları bu alana sıkıştırmak suretiyle yapılacak hiçbir münakaşa, hiçbir münazara ve hiçbir teklifin Türk milletinin kahir ekseriyeti karşısında hiçbir anlamı yok. Dolayısıyla, vatandaşın gerçek sorunlarına döneceğimiz, vatandaşın yargıdan gerçek beklentilerine döneceğimiz, akla yatkın çözüm önerilerini bu Parlamentonun üretmesi gerekiyor değerli milletvekilleri.

YARGI BAĞIMSIZLIĞI VE TARAFSIZLIĞI

Yücel Bulut konuşmasının sonunda, “Şimdi, sürekli ve ısrarla yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığından dem vuruluyor. Yargının tarafsız ve bağımsız olduğuna inananlardanım, tarafsız ve bağımsız olarak devam etmesi için dua edenlerdenim, temenni dile getirenlerdenim; bütün arkadaşlarımız da böyle. Ancak, bir hususun altını çizelim: “Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı” demek, yargının terörü kör noktaya alması demek değildir. “Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı” demek, şiddeti bir siyaset metodu olarak kabul edenleri yargının görüş alanından çıkarmak değildir. Yargıyı temsil eden kürsüdeki Türk oğlu Türk evladıdır, Anadolu çocuklarıdır. Dolayısıyla, anayasaya göre bu yetkilerini Türk milleti adına kullanırlar. Türk milletinin vicdanına bağlıdırlar, bağımlıdır, olması gereken de budur. Dolayısıyla, taraftırlar, terör örgütleriyle Türkiye Cumhuriyeti devleti arasında elbette ki taraftırlar. Bir şehit çocuğuyla o çocuğu babasız bırakan eşkıya arasında elbette taraftırlar ve taraf olmak zorundadırlar. Dolayısıyla, böyle ağdalı cümlelerle, süslü cümlelerle yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığını durmadan tartışmaya açıp bu vesileyle örgüt propagandası yapanları perdelemeye kalkanlara karşı ve bu kirli algı yönetimine karşı hem tüm toplum hem de bu Parlamento uyanık olmak zorundadır. 16’ncı bağımsız Türk devletinin temsil ediyorsunuz. 16’ncı bağımsız Türk devletini kuran kurucu iradenin evlatlarından yetki alarak buraya geldiniz. Dolayısıyla, pazarlıklara kapalı olmak zorundasınız, algı yönetimine teslim olmamak zorundasınız. Bu sancağı aldığınız gibi gelecek kuşaklara lekesiz ve tertemiz bir şekilde devretmek sizin asli vazifenizdir. Bu vazife şuuruyla Cumhur İttifakı bugüne kadar ortaya koymuş olduğu dik duruşu her türlü kirli propagandaya karşı devam ettirmeye karşı kararlıdır” diyerek konuşmasını tamamladı.

Benzer Haberler

Başa dön tuşu