Günümüzde, kendi dindarlığı ile meşgul olanlara müslüman, başkalarının dindarlığı ile meşgul olanlara ise islamcı deniyor. Bu konu, bir hikaye üzerinden düşünüldüğünde derin bir anlam taşıyor.
Şeyhin oğlu büyümüş, artık kendi ibadetlerine sorumluluk duyacak yaşa gelmiş. Bir sabah, şeyhi namaza kalkarken oğlunu da yanına almış. Şeyh, oğluna “Hadi artık büyüdün, sabah namazına beraber gidelim” demiş. İkisi yola çıkmışlar, sabahın karanlığında sokaklarda yürümüşler. Ancak sokaklar karanlık, evlerin ışıkları sönmüş.
Çocuk şaşkın bir şekilde babasına demiş ki, “Baba, kimsenin ışığı yanmıyor. Demek ki kimse sabah namazına gitmiyor.” Şeyh, içten bir gülümsemeyle cevap vermiş, “Oğlum, hayatında ilk kez sabah namazına gidiyorsun ve sen mahalleliyi mi sorguluyorsun? Bırak başkalarını sorgulamayı sen namazına git.”
Bu hikaye, islamcılık ile müslümanlık arasındaki ince çizgiyi gözler önüne seriyor. İslamcılık, başkalarının ibadetlerini yargılamak ve dışlamak yerine, kendi ibadet ve inancına odaklanmayı gerektirir. Dindarlık, önce kendi nefsimizi ıslah etmekle başlar. Unutmayalım ki, yargılama yerine kendi ibadetlerimize yönelmek her daim daha anlamlıdır.
BİRKAN DEMİRCİ