TokatTokat Kültür & Sanat HaberleriTokat Siyaset HaberleriTokat'dan Güncel Haberler

Turan Ordusunun Komutanı Enver Paşa

Osmanlı’nın Balkan Savaşı’nda Sırp ve Bulgar kuvvetlerine karşı kaybettiği Edirne Muharebesi ile Osmanlı idaresinden çıkan ve Londra Konferansı ile Bulgaristan Krallığı’na bırakılan şehir 2. Balkan Savaşı sırasında Enver Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından 21 Temmuz 1913 günü geri alındı.

Paşa rütbesini alıp başkumandan vekili olduğunda ilk olarak Balkan Savaşları sonucunda neredeyse tamamı yokolan Osmanlı ordusunu yeniden yapılandırmaya başlayıp tüm imkansızlıklara rağmen yeni ve güçlü bir ordu kurmuştur.

Enver Paşa asker bile olmayan yeteneksiz Araplarla, Trablusgarp’ta İtalyan ordusuna karşı direniş verdi.

Çanakkale Zaferi’nde Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekiliydi. İtilaf kuvvetlerinin Çanakkale Boğazı’na geldikleri 12 Ağustos 1914 ile gerçek büyük saldırıya başladıkları 19 Şubat 1915 arasındaki 6 aylık dönemi iyi değerlendiren Enver Paşa gereken takviyeleri (silah ve ordu) yaptı.

Enver Paşa’ nın torunu Osman Mayatepek Sarıkamış’ı şöyle anlatıyor: Rus ordusu Erzurum önlerinde bin 500-2 bin askerden ibaretti. Bizim ise 30 bin askerlik 2 tümenimiz vardı. Sayısal üstünlüğe sahiptik. Enver Paşa, 24-25 Aralık’ta, Ruslar Noel’i kutlarken ani ve baskın taarruzla saldırmayı planladı. Ancak 19 Aralık’ta 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa istifa etti. Diğer komutanlar da onun komutalarını yerine getirmedi. 10. Kolordu Komutanı Hafız Hakkı gideceği istikamet yerine askerleri Allahuekber Dağları’na tırmandırdı. Bu arada zaman kazanıp takviye kuvvet alan Ruslar karşı taarruza geçti. Enver Paşa’nın çevirme planı uygulansa ve komutaları dinlenseydi Sarıkamış’ın geri alınacağını bizzat dönemin Rus generalleri ifade ediyor.”
Osman Mayatepek, Enver Paşa’nın yanlış tanıtılmasının arkasında Kazım Karabekir ile Sarıkamış’ın kitabını yazan 9. Kolordu Kurmay Başkanı Şerif İlden’in yer aldığını ileri sürdü.

Enver Paşa 1. Dünya Savaşı’nın kaybedileceğini anlayınca Anadolu’nun çeşitli yerlerine mühimmat gömdürdü. Daha sonra yerlerini Atamıza bildirdi ve Kurtuluş Savaşı’ndaki ilk teçhizat bunlar oldu.

Şevket Süreyya Aydemir, Enver Paşa isimli eserinde, onun unutulmaz şahadet anını şöyle anlatır:

“Şimdi 4 Ağustos 1922 tarihindeyiz. Kurban Bayramı’nın birinci günüdür… Enver Paşa, maiyetinde kalanların, evin önünde toplanmasını ve onların bayramını kutlayacağını söyler. Toplanılır. Kalan askerlerine dualarını, tebriklerini bildirecek ve kendilerine bir miktar para verecektir. Asker başlarına ise, kendilerinin de bildikleri gibi, onlara sunacak bir şeyi olmadığını söyleyecek ve bu müşterek mücadelelerin hatırası olarak kendilerine, kendi mühür ve imzasıyla birer belge, hatta rütbeler verecektir. Balcevan Beyi Devletment Bey de Enver Paşa’ya , altın ve gümüş işlemeli bir Çapan yahut ipekli cübbe ile bir sarık hediye etmiştir. Hulasa herkes bu hüzünlü Kurban Bayramı’nın havası içindedir. Çünkü bilinir ki bu günler, artık son beraberlik günleridir. Arkadan ve çevreden ise düşman ilerler. Doğudaki Pamirler yol vermez karlı dağlardır. Kesilen kurbanların toprağa akan kanları, hala tazedir.

İşte tam bu tören sırasındadır ki doğuda, vadinin Dere-i Hakiyan kısmı ile Çeğan tepesi istikametinden silah sesleri gelir. Bu bir baskındır ve tören yerindeki kalabalık, baskıncıların makineli tüfek ateşleri altında eriyebilir. İşte o anda Enver Paşa, hemen atına atlar. Dört beşi Osmanlı Türklerinden olmak üzere 25 kadar atlı, hemen onu takip ederler. Doğru Çeğan Tepesi’ne yönelinir. Çegan, Abıderya suyunun kuzey sırtlarına düşer. Altta, Dere-i Hakiyan vadisi uzanır. Çeğan, Balcevan’a (yahut Belh-i Cevan) 15 kilometre kadar doğudadır. Tepede mevzilenmiş ve makineli tüfekleri bulunan bir düşman müfrezesine karşı aşağıdan, vadiden ve ancak atlar üstünde çekilmiş kılıçlarla, azlık bir nevi fedai süvari grubunun saldırıya geçişinin sonu bellidir. Ama Enver Paşa en öndedir. Atını yıldırım gibi sürer. Kılıcıyla havayı yararak koşar. Yanındakiler de ondan geri kalmazlar.

Bir Kumandanın, bir Başkumandanın, bir baskın müfrezesine karşı en önde ve atla, kılıçla karşı çıkışı, askeri savaş usullerine sığmaz. Ama burada artık askerlik değil, yolun sonu, son hamle ve beklenen sonu arayış konuşacaktır. Bu son ise, ölüm ve şahadettir…

Şimdi bütün yollar kapalıdır ve 1908’de Makedonya dağlarında başlayan serüven artık Himalaya dağlarının kuzey silsilelerini teşkil eden Pamir eteklerinde, yiğitçe sona erecektir.

Öyle de olur. Ceğan tepesinde ve Kulikov kumandasında ateş saçan mitralyözlerin üzerine, yalın kılıçlarla hücum eden bu 25 kadar süvarinin akıl almaz saldırısı, karşı tarafta, hatta şaşkınlık da yaratır. Bu kılıçların altında yaralananlar, teslim olanlar bile olur. Öndeki mitralyöz susturulmuştur bile, ama ateş kesilmez ki. Daha arkadaki ikinci mitralyöz, ateşini, huzmesini, en önde ilerleyenlerin üzerinde yoğunlaştırır. Bunların en önünde de, Enver Paşa vardır. Böylece, çağdaş Mitralyöz, ortaçağın ünlü silahı olan kılıcı yener. Enver Paşa vurulur. Atından düşer. Onunla beraber diğerleri de yerlere serilirler. Paşanın kır atı Derviş, bütün bu tür sahnelerde olduğu gibi, efendisinin baş ucundadır. Ama mitralyözün şeritleri ateşlerini kusmaya devam ederler. Derviş de önce ön iki ayağı üzerine çöker. Sonra yana devrilir. O da son nefesini vermiştir.

Çeğan tepesine arkadan kalabalık yardımcılar gelemez. Abıderya panik içindedir. Ama Doğu Buhara Beylerinin en vasıflısı, en sadık olanı ve en yiğidi olan Balcevan Beyi Devletment, köye biraz geç yetişmiştir. Paşa’sının Çeğan’a saldırdığını öğrenince, hemen atına atlar. Son sahneye yetişir. Ve Devletment Bey’in de cesedi, bu tepede Paşa’sının biraz berisinde toprağa serilir.”

Bu büyük kahraman asker, 41 yaşında, Türklük ideali uğrunda şehit düştüğü Türkistan topraklarına gömülür. 4 Ağustos 1996’da İstanbul’daki Abidei Hürriyet Camii’ne defnedilir.

Benzer Haberler

Başa dön tuşu